top of page

IMPOSTER SENDROMU

imposter sendromu

Kariyerinizde belli bir yere gelmişsiniz, insanlar sizi yetkin buluyor, belki yönetici oldunuz, belki danışmansınız, belki akademisyensiniz. Fakat iç sesiniz susmuyor:

“Bir gün herkes gerçeği anlayacak.”“Ben aslında o kadar da iyi değilim.”“Şansım yaver gitti, hepsi bu.”

İşte bu tabloya çok tanıdık gelenler için sahnede “imposter sendromu” var.


Imposter sendromu nedir?

Bilimsel literatürdeki orijinal adı “impostor phenomenon - sahtekarlık fenomeni”. Kavramı ilk kez 1978’de iki psikolog, Pauline Clance ve Suzanne Imes, “yüksek başarılı kadınlar” üzerinde yaptıkları çalışmada tanımlıyor. Bu kadınlar somut başarılarına, diplomalarına ve geri bildirimlere rağmen kendilerini içeride “aslında o kadar da yetkin değilim” diye deneyimliyor, başarılarını sürekli şansa, dış faktörlere, iyi insanlara denk gelmeye bağlıyorlardı.


Bugün biliyoruz ki bu yalnızca kadınlara özgü bir durum değil. Farklı araştırmalar, öğrencilerde, akademide, tıpta, kurumsal hayatta, start-up dünyasında - kısacası yüksek performans baskısının olduğu pek çok alanda yaygın biçimde görülüyor.

Kritik nokta şu: Imposter sendromu, DSM-5-TR (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders - Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) içinde resmi bir psikiyatrik tanı değil. Bir “kişilik özelliği” veya “mizaç” da değil. Daha çok kendine, başarıya ve yetkinliğe dair belirli bir düşünme biçimi.

Kısaca şöyle özetlenebilir:Somut başarı kanıtlarına rağmen kişinin kendini “sahte, şanslı, abartılmış” hissetmesi ve bir gün maskesinin düşeceği korkusuyla yaşaması.


Ne kadar yaygın?

Burada resim biraz çarpıcı. 2025’te yayımlanan küresel bir meta-analize göre, yüksek eğitimli ve yoğun performans baskısı olan meslek gruplarındaki çalışanların %62’si yaşamlarının bir döneminde klinik eşik üzerinde imposter sendromu belirtileri yaşıyor. Türkiye’de yapılan güncel bir çalışmada ise katılımcıların yaklaşık üçte ikisinde (%65,7) en az orta düzeyde imposter duyguları saptanmış durumda.”

Daha dürüst bir cümleye indirgersek, son meta-analitik verilere göre imposter sendromu, yüksek eğitimli ve yoğun performans baskısı olan meslek gruplarında kabaca her 10 kişiden 6–7’sinde klinik düzeyde görülüyor.”

Kısacası, kendini zaman zaman sahte hissetmek istisna değil, neredeyse norm.

“Demek yalnız değilim” hissini burada özellikle vurgulamak gerekiyor.


Imposter sendromunun tipik belirtileri

Bir kişinin imposter eğilimleri olup olmadığı, “kendisini nasıl hissettiğinden” çok “kendisiyle nasıl konuştuğu” ile ilgili. Sık görülen düşünce ve davranış kalıplarından bazıları şöyle:

  • Başarıyı içselleştirememe: “İyi not aldım çünkü sınav kolaydı.”

  • Dış faktörlere atfetme: “Terfi aldım çünkü patron beni seviyor, yoksa…”

  • Sürekli ifşa olma korkusu: “Bir gün biri beni zorlayacak bir soru soracak, her şey ortaya çıkacak.”

  • Geribildirimi değersizleştirme: Övgü aldığında rahatsız olma, “abartıyorsun” deme eğilimi.

  • Mükemmeliyetçilik: Küçük bir hata yüzünden tüm performansı “fiyasko” olarak algılama.

  • Aşırı hazırlık veya erteleme: Beklentiyi karşılamak için kendini paralamak ya da “ya yapamazsam” kaygısıyla işi son dakikaya kadar sürüncemede bırakmak.

Bu düşünce çerçevesi, yalnızca “kendimi kötü hissediyorum” düzeyinde kalmıyor. Zamanla iş performansına, ilişkilere, hatta beden sağlığına sızıyor.


“Beş impostor tipi”: Mükemmeliyetçi misiniz, yoksa “doğuştan dahi” mi olmak istiyorsunuz?

Kavramı popülerleştiren isimlerden Valerie Young, uzun yıllara yayılan gözlemlerden yola çıkarak imposter sendromunu beş “kompetans kuralı” etrafında sınıflandırıyor. Bu sınıflandırma klinik bir tanı değil, ama danışanların kendilerini tanıması için kullanışlı bir çerçeve.

Kendi sözlerimizle toparlayalım:

Birincisi, Mükemmeliyetçi:İç kural şu: “Bir işi ya kusursuz yaparım ya da tamamen başarısızım.”Yüz üzerinden 97 aldığınızda gördüğünüz şey 3 puanlık eksik. Bir hata, tüm resmi çöpe atmaya yetiyor.

İkincisi, Uzman:Buradaki iç standart “Bilmem gereken her şeyi bilmeliyim.”Konferansa konuşmacı olarak davet edilirsiniz, 20 kişinin sorduğu soruya cevap verirsiniz, 1 soruda takılırsınız ve iç ses hemen gelir: “Aslında bilmiyorum.”

Üçüncüsü, Doğuştan Dahi:Kural şu: “Gerçekten yetenekliysem, zorlanmadan yaparım.”Bir şeyi öğrenirken zaman harcamak, hata yapmak, tekrar denemek “yetersizlik kanıtı” gibi algılanır.

Dördüncüsü, Soloist:“Yardım alırsam, başarı benim sayılmaz.”Mentorluk almak, ekipten destek istemek ya da işi delege etmek değersizlik hissi yaratır.

Beşincisi, Süper Kişi:“Gerçekten yeterliysem, her rolü kusursuz oynarım.”İyi çalışan, iyi ebeveyn, iyi partner, iyi yönetici - hepsinde çıta insanüstü seviyede.

Bu beş tip, temel bir şeyi gösteriyor:Sorun “yetkinlik değil, yetkinlik tanımı”. Yani mesele ne yaptığınızdan çok, “yeterli olmayı” nasıl tanımladığınız.


Neden ortaya çıkıyor?

İmposter sendromunun tek bir nedeni yok. Araştırmalar genellikle birkaç faktörün birleşimine işaret ediyor:

Aile ve erken deneyimler:Çocuklukta aşırı yüksek başarı beklentisi, yalnızca “üstün başarı” olduğunda sevgi görmek, kardeşler arası kıyaslamalar, “ailedeki zeki çocuk - çalışkan çocuk” rolleri gibi dinamikler, ileride kişinin kendi performansına bakışını şekillendirebiliyor.

Kültürel ve toplumsal mesajlar:Bazı kültürler “kendini küçültme”yi tevazu olarak ödüllendiriyor, bazıları ise hatayı tolere etmeyen, sürekli rekabetçi performans kültürünü besliyor. Bu iki uçta da “kendini gerçekçi görmek” zorlaşabiliyor.

Azınlık ve dışlanma deneyimleri:Cinsiyet, etnik kimlik, sosyoekonomik arka plan, kuşak farkları gibi nedenlerle “odada azınlık olmak” imposter hissini güçlendirebiliyor. Sürekli “buraya ait miyim” sorusuyla yaşamak, beynin “galiba değilim” hikayesini beslemesine zemin hazırlıyor.

İş ortamı ve yapısal faktörler:Son dönem çalışmalar, imposter sendromunu yalnızca bireysel “özgüven sorunu” olarak görmenin eksik olduğunu vurguluyor. Aşırı iş yükü, belirsiz rol tanımları, psikolojik güvenliğin düşük olduğu ekipler, toksik rekabet ortamı ve adaletsiz performans sistemleri, imposter hissini besleyen güçlü tetikleyiciler.

Kısacası, sorun sadece “kişinin içinde” değil. İç ve dış sistem iş birliği içinde bu hikayeyi yazıyor.


Sonuçları: Yalnızca “iç sıkıntı” değil, somut risk

“İmposter sendromu var ama işimi iyi yapıyorum, demek ki problem yok” demek cazip gelebilir. Fakat araştırmalar tabloyu daha karanlık çiziyor.

Farklı çalışmalarda imposter puanları yüksek olan kişilerde şu risklerin arttığı bulunuyor:

  • Anksiyete ve depresyon belirtileri

  • Düşük özsaygı ve kronik yetersizlik hissi

  • Tükenmişlik (burnout - tükenmişlik sendromu)

  • İşten ayrılma niyeti, geri çekilme, risk almaktan kaçınma

  • Öğrencilerde performans kaygısı ve öğrenme motivasyonunda azalma

Bir başka deyişle:Kişi dışarıdan “yüksek performanslı” görünse bile bu başarı bedavaya gelmiyor. Sıklıkla uykusuz geceler, bitmeyen kendini ispat döngüleri ve içten içe “bir gün patlayacak” korkusu eşlik ediyor.


Yanlış bilinenler: “Biraz imposter iyidir, motive eder” miti

Popüler kültürde sıkça duyulan bir cümle var:“Biraz imposter iyidir, insanı diri tutar.”

Araştırmalar bu romantikleştirmenin pek gerçekçi olmadığını gösteriyor. Uzun süreli, yoğun imposter duyguları, kronik stres sistemini aktif tutuyor ve zamanla hem zihinsel sağlığı hem de performansı olumsuz etkiliyor.

Evet, yeni bir işe başlarken, sahneye ilk kez çıkarken, yeni bir rol üstlenirken “acaba yapabilecek miyim” kaygısı çok olağan. Bu, öğrenme bölgesine girdiğinizin işareti. Fakat imposter sendromunda olan şey farklı: Kişi ne kadar deneyim kazanırsa kazansın içindeki “sahtekar hikayesi” güncellenmiyor. Başarı deneyimi, “kanıt” yerine “tesadüf” dosyasına atılıyor.


8. İmposter sendromuyla nasıl çalışılır?

Şimdi işin blog okuruna en çok lazım olan kısmına gelelim.

Bu bölüm, terapinin yerini tutmaz, fakat kendinizle çalışmaya başlamak için güçlü birkaç temel adım sunar. Pek çok yaklaşım, bilişsel davranışçı terapi - CBT (Cognitive Behavioral Therapy - Bilişsel Davranışçı Terapi), şefkat odaklı terapi ve koçluk uygulamalarının içgörülerini bir araya getiriyor.

  1. Duyguyu değil, düşünceyi hedef alın

“Öyle hissediyorum, demek ki öyleyim” otomatik eşlemesini kırmak gerekiyor.Kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:

Bu bir gerçek mi, yoksa bir yorum mu?Hangi kanıtlar bu düşünceyi destekliyor?Hangi kanıtlar bu düşünceyle çelişiyor?

İçerideki cümleyi “Ben sahteyim”den “Şu an kendimi sahte hissediyorum”a çevirmek bile mikroskobik ama önemli bir kırılma yaratır.

  1. “İmposter günlüğü” tutun

Bir defter ya da dijital belge açın. Her günün sonunda şu üç şeyi yazın:

  • O gün yaptığınız, somut çıktısı olan bir iş

  • Bu işin sizden gerçekten ne beklediği (yani çıtanın gerçekte nerede olduğu)

  • İç sesinizin bu iş hakkında söylediği cümle

Sonra da şu soruyu ekleyin:Bu cümleyi, aynı durumda olan bir arkadaşınız için kurar mıydınız?

Genellikle kurmazsınız. Bu farkındalık, iç diyalogla mesafe koymanın başlangıcıdır.

  1. “Kanıt defteri” oluşturun

Guardian’da önerilen “imposter-busting CV” fikrini genelleştirelim.

Bir dosyada şu tür kayıtları sistematik olarak toplayın:

  • Önemli başarılarınız (proje, sunum, makale, müşteri geri bildirimi vb.)

  • Sizi referans gösteren, teşekkür eden, memnuniyet ifade eden e-postalar

  • Somut metrikler: Satış rakamları, geribildirim skorları, biten projeler

Beyin negatif olana odaklanmak için evrimleşti. Pozitif kanıtı “normal” sayıp süpürüyor. Siz bu kanıtları fiziksel - dijital bir yerde topladığınızda, iç sesinize “Elimizde veri var” diyebileceğiniz bir envanter oluşuyor.

  1. Yetkinlik tanımınızı yeniden yazın

Kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:

Yeterli olmayı şu anda nasıl tanımlıyorum?Bu tanımı kimden, nereden öğrendim?Bu tanım gerçekçi mi, sürdürülebilir mi?

Örneğin, “hatasız iş” beklentisini “çoğu durumda beklenen kaliteyi yakalayan, hatalarını fark edip düzeltebilen profesyonel” tanımına çekmek, mükemmeliyetçi imposter döngüsünü kırmaya başlar.

  1. Yardım istemeyi “yetersizlik kanıtı” olmaktan çıkarın

İmposter sendromunun en yıkıcı etkilerinden biri, kişiyi yalnızlaştırması. Yardım istemek, mentorluk almak, ekipten destek istemek, içerde “maskemin düşmesi” korkusunu tetiklediği için kişi her şeyi kendi içinde halletmeye çalışıyor.

Oysa hem koçluk hem de örgütsel psikoloji literatürü, öğrenmenin en güçlü biçimlerinden birinin “modelleme ve mentorluk” olduğunu gösteriyor.

Kendinize şu deneyi teklif edebilirsiniz:Önümüzdeki bir ay boyunca, haftada en az bir kez bilerek yardım isteyin.Buna “yetersizlik provası” değil, “bağlantı pratiği” deyin.

  1. Kurumsal düzey: İş yerleri ne yapabilir?

İmposter sendromunu yalnızca bireye havale eden yaklaşımlar eksik kalıyor. Organizasyonların da şu alanlarda sorumluluğu var:

  • Psikolojik güvenliğin olduğu, “hata yapılabilir” mesajının net verildiği ekipler kurmak

  • Geri bildirimi sadece “hata bulma” olarak değil, öğrenme ve gelişim aracı olarak yapılandırmak

  • Terfi, performans ve ödül sistemlerini şeffaf kılmak; insanların “torpil değil, kriter” işlediğini hissetmesini sağlamak

  • Mentorluk ve koçluk mekanizmalarını kurum kültürünün parçası haline getirmek

Bu tür yapısal adımlar, tek tek çalışanların yaşadığı imposter duygusunun yoğunluğunu doğrudan azaltabiliyor.


Son söz: Sahtekar değilsiniz, sadece eski bir hikayeye bağlısınız

İmposter sendromu, çok kabaca şöyle bir iç monolog:“Başarının ortasında bile kendimi dışarıdan izliyor ve ‘buraya ait değilim’ diyorum.”

Bu his, tek başına sizin gerçek değerinizi veya yetkinliğinizi göstermez. Çoğu zaman yalnızca eski inançların, sert iç standartların ve rekabetçi kültürlerin yan ürünü.

İyi haber şu:Bu bir “kişilik hükmü” değil, bir düşünme stili. Düşünme stilleri de çalışılabilir, esnetilebilir ve dönüştürülebilir.

Sahte olmayan tek şey, bu satırları okurken hissettiğiniz merak.Merak varsa, kendinizle ve başarı hikayenizle kurduğunuz ilişkiyi yeniden yazmak için fazlasıyla malzeme var.


Detaylı Okuma ve Araştırma İçin Önerilen Kaynaklar

  • Clance, P. R., & Imes, S. A. – The Imposter Phenomenon in High Achieving Women: Dynamics and Therapeutic Intervention / Psychotherapy: Theory, Research & Practice, 1978

  • Clance, P. R. – The Impostor Phenomenon: Overcoming the Fear That Haunts Your Success / Peachtree Publishers, 1985

  • Şahin, E. E., & Uslu Gülşen, F. – Clance Impostor Phenomenon Scale (CIPS): Adaptation and Validation in Turkish University Students / Psycho-Educational Research Reviews, 2022

  • Özdemir, G. – Feelings of Fraud Among Mental Health Professionals: Prevalence and Demographic Risk Factors of the Impostor Phenomenon / Klinik Psikoloji Dergisi, 2023

  • Mak, K. K. L., Kleitman, S., & Abbott, M. J. – Impostor Phenomenon Measurement Scales: A Systematic Review / Frontiers in Psychology, 2019

  • Bravata, D. M., Watts, S. A., Keefer, A. L.– Prevalence, Predictors, and Treatment of Impostor Syndrome: A Systematic Review / Journal of General Internal Medicine, 2020

  • Salari, N., Hashemian, S. H., Hosseinian-Far, A., – Global Prevalence of Imposter Syndrome in Health Service Providers: A Systematic Review and Meta-Analysis / BMC Psychology, 2025

  • El-Ashry, A. M., El-Etreby, R. R., El-Lakwah, M. F., & Elbahnasawy, H. T. – Prevalence of Imposter Syndrome and Its Association with Mental Health Among Nursing Students / BMC Nursing, 2024

  • Investigating Impostor Syndrome Among Postgraduate Anatomy Students / Hamidiye Medical Journal, 2025

  • Chua, S. M., ve diğerleri – Impostor Syndrome, Associated Factors and Impact on Well-Being: Cross-Sectional Study / BMJ Open, 2025

  • Young, V. – The Secret Thoughts of Successful Women: Why Capable People Suffer from the Impostor Syndrome and How to Thrive in Spite of It / Crown Publishing (Random House), 2011

  • Hibberd, J. – The Imposter Cure: How to Stop Feeling Like a Fraud and Escape the Mind-Trap of Imposter Syndrome / Octopus Publishing Group, 2019

  • Hibberd, J. – Sahtekârlık Sendromundan Kurtulmak (The Imposter Cure Türkçe baskı) / İletişim Yayınları, 2025

  • Mak, K. K. L. – The Impostor Phenomenon: Psychological Research, Measurement, and Theoretical Perspectives , 2024

  • The Guardian – Feeling Out of Place? How to Beat Imposter Syndrome / The Guardian Life & Style, 2025

Yeni yazılarımızdan haberdar olmak isterseniz, lütfen abone olunuz.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page